Ak Parti iktidarı 2002 yılından beri tek başına iktidar olmanın avantajları ile başarılarla dolu hizmetlere imza attı. Özellikle 2002-2010 yılları hizmetlerin yoğun olduğu dönemde ülkemizde refah, bolluk, adalet ve huzur vardı.
Geçmişten günümüze ülkemizin damarlarından FETÖ gibi tehlikeli terör örgütünün temizlenmesi ve vesayet rejiminin tasfiyesi bile başlı başına bir devrimdi.
Savunma sanayide, terörle mücadelede ki başarıları sadece biz değil tüm dünya hayranlıkla izledi.
Zaten halk da hizmetleri inkar etmediğinden dolayı 19 yıl boyunca her seçimde iktidarı teslim etmekle ödüllendirdi. Bunun yanında 17-25 aralıkta, Gezi olaylarında, muhtırada, 15 Temmuz’da ülkesinin, liderinin yanında dağ gibi durdu.
Ancak…
Artık hizmetlerle övünmek yerine bundan sonra yoksullukla mücadelede, 4 milyona yakın işsize iş bulmada, asgari ücreti artırma noktasında neler yapılabilir üzerine yoğunlaşmamız gerekiyor.
Çünkü…
Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan; kredi kartı borcu takipte olan tüketicilerin sayısının 1 milyon 287 bin 898 kişi olduğunu, takipteki kredi kartı borcunun da 7 milyar 277 milyon 75 bin lira olduğunu açıkladı.
Yine Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Risk Merkezi’nin açıkladığı verilere göre ise sadece geçtiğimiz temmuz ayında bireysel kredi ve kredi kartı borcunu ödemediği için yasal takibe intikal etmiş kişi sayısı, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 115 artışla 179 bin 537’ye yükseldiğini açıkladı.
Kredi ve kredi kartı borcunu ödeyemediğinden dolayı yasal takibe düşmüş toplam borçlu sayısı ise 3 milyon 644 bin 615 olarak açıklandı.
Asıl can alıcı soruya gelirsek…
Ak Parti iktidarı geçmişte başarılı hizmetlere imza attı diye 4 milyona yakın işsizi, yoksulluğu, banka borçlarını, 9,20 liraya varan doları dile getirmeyelim mi?
2 bin 825 lira aylık alan asgari ücretlinin Erzurum’da ödediği 750 lira ile 1000 lira arasında gelen doğalgaz faturasını, 250 lira elektrik faturasını, bin 500 lira kira giderini yazmayalım mı?
İlahiyatçı Prof. Hayrettin Karaman hocanın “iktidarı yıpratacak ve muhalefete koz verecekse yolsuzluktan, haksızlıktan, torpilden şikayet etmeyi doğru bulmadığına ve buna meşru denilemeyeceğine” dair fetvasını dikkate mi alalım?
“CHP iktidara gelse daha mı iyi olur?” şeklinde verilen basit, ucuz ve tekrarlanan cevaba karşı şunu belirtmek istiyorum.
A, B veya başka bir partinin iktidar olması vatandaşları çokta ilgilendirmiyor. Çünkü halkın mutfağı alev almış yanıyor.
Ak Parti geçmiş yıllarda enflasyonu tek haneye düşürdüğünde, kişi başına düşen milli geliri 12 bin 500 liraya yükselttiğinde nasıl övdüysek, bugün 448,4 milyar dolar dış borcu, 9,16 kuruşla tarihin zirvesine çıkan kuru eleştirmek hakkımız.
Öyle dönemden geçiyoruz ki bırakın eleştirmeyi soru sormanız, yapıcı söyleminiz dahi muhalif veya yalancı olmanız için yeterli…
Günümüz şartlarında asgari ücret insan onuruna yakışmayacak düzeyde diyorsunuz, şeritli yollardan bahsediliyor. Tarım politikası çok kötü diyorsunuz, hastanelerde ki kuyruklar hatırlatılıyor. 1 milyon 250 bin üniversiteli işsiz diyorsunuz, gençler cep telefonu kullanıyorsa maddi durumu iyidir cevabı veriliyor.
Artık geçmişle yaşamayı bırakmalıyız.
Günümüzde ekonomik durum gittikçe kötüleşiyor. İnsanlar çok zor durumda. Sadece iki yaşanmış olay sorunun vahametini daha net ortaya koyacaktır.
Tesisatçılık yapan bir arkadaşımın, geçen hafta bankada, müşteri ile müşteri temsilcisi arasında geçen diyaloğu, başka bir mesai arkadaşımın fırından ekmek alırken yaşadığı üzücü olayı kelimesi kelimesine aktarıyorum.
Hafta içi Erzurum’da bankada kredi borcumu yatırırken bir müşteri ile müşteri temsilcisinin biraz yüksek sesle konuşmalarına istemeden de olsa kulak verdim.
Müşteri; yalvarırcasına “lütfen bu krediye çok ihtiyacım var, almadan çıkmam, çıkamam.”
Müşteri temsilcisi; “beyefendi kredibiliteniz yeterli değil, bu krediyi size vermemizin imkanı yoktur.”
Müşteri, ne kadar ısrar etse de, yalvarsa da, yakarsa da banka krediyi vermedi. Ve boynunu bükerek dışarı çıkacağı anda yanına yaklaştım. “hayırdır beyefendi, nedir bu ısrar? Ucuz ev, araba mı buldun? diye sordum.
Müşterinin cevabı içler acısıydı…
“Ne evi, ne arabası kardeşim! 3 çocuğum okuyor, okul kıyafetlerini alamadım, çocuklar her akşam ağlayarak kıyafet istiyorlar. Asgari ücretle çalışan biriyim, ay sonunu binbir zorlukla getiriyoruz. 2 bin lira kredi almak istedim ki çocuklara kıyafet alayım.”
Yine yaşanmış bir olayda, bir arkadaşım evinin biraz ilerisinde bakkaldan ekmek alıp çıkarken bir bayanla çocuğun kapıda beklediğini görmüş.
Bayan yanına yaklaşarak “abi biz sizin evinizin biraz üzerinde bodrum katında oturan aileyiz. 5 ekmekte bize alır mısın,” diye talepte bulunmuş.
Düşünsenize…!
5 ekmek, 5 lira. Sadece 5 lira…
Bazıları kabul etmese de bu örnekler gibi 5 liraya muhtaç pek çok vatandaş var ülkemizde.
Evet küresel çapta salgınla birlikte ekonomik durgunluk oluştu. Dünya, ülkemiz, çevremiz, biz etkilendik. Ancak 5 liraya ekmek alınamayan ekonomik sorunun izahı yoktur, sözün bittiği yerdir ve çare bulunması elzemdir.
Tüm sorunların biraz uzun vadede ortadan kalkmasının çözümü iki kelime ile ‘liyakat ve dürüstlüktür.’ Parti içinde liyakat ve dürüstlük, bürokraside liyakat ve dürüstlük, hukukta liyakat ve dürüstlük, ekonomide liyakat ve dürüstlük, eğitimde liyakat ve dürüstlük…
Bunları yaptığımız sürece her problemin kendiliğinden çözüldüğünü ve müreffeh ülkeler arasında yer aldığımızı göreceksiniz.