Jale Yanılmaz // Tüketiciyi Güçlendirme Derneği (TÜGÜDER) Yönetim Kurulu Başkanı
Bir ülkede yasal düzenleme sayısının ve detaylandırmaların artışı o ülkede sorunların da o düzeyde artış gösterdiğinin ve derinleştiğinin göstergesidir. Elbette yasalar güne, zamana ve çağsal gelişmelere uyum sağlamak adına güncellenmelidir. Fakat yasal düzenlemelerdeki açıkları kendi lehlerine kullanmaya meyleden kişi, kurum, kuruluş ve sektörel oluşumların toplumsal erozyona sebep olmaları nedeniyle sayıları artan, maddeleri her hamle için detaylandırılan, daha üst seviye tedbirlere gerek duyulan düzenlemeler hali hazırda mevcut yasaların işlevsel olmadığına, kanunların genel ahlakının ve ruhunun topluma yeterli sirayet etmediğine, yasaların uygulanması için gereken denetim, eğitim, kontrol ve caydırıcı yaptırımların hayata geçirilemediğine işaret ediyor. Daha vahimi ise eğitim, ahlak ve medenileşme konularında toplumsal gelişimin zayıflığını gösteriyor.
1995 yılında yürürlüğe giren ve 2014 yılında Avrupa Birliği standartlarına uyum adına değiştirilerek 6502 sayılı yasa ile yeniden düzenlenen Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun, bugüne değin pek çok değişiklik ve yenilikleri de yasal hükümler içerisine aldı. Yönetmelik değişiklikleri, tebliğler, torba yasalarla eklemeler, çıkarmalar, değişiklikler yapıldı. Fakat görünen o ki, AB standartlarını taşıyan, büyük bir reform diye tanıtılan ve beklentileri tümüyle karşılayacağı beyanıyla hayata geçirilen bu yasa beklenenleri karşılamadı.
Tüketici Kanununu şöyle bir okuduğunuzda, tüketicinin bir kral koltuğuna oturtulduğunu, baş tacı edildiğini düşünürsünüz. Ticari kuruluşlar karşısında daha az olanaklara ve güce sahip olan tüketici, yaşamadığı sürece aklına dahi gelmeyecek risklere, mağduriyetlere kadar korumaya alınmış dersiniz. Lakin vatandaşa güven veren cümlelerle donatılmış kanun, ruhu içinden çekilmiş bir ceset gibi kifayetsiz.
Dokunulmazlık kisvesi altına girmiş, kontrolsüzlükten çığırından çıkmış serbest piyasa ekonomisi, kartelleşen sektörler, her toplumsal krizi pusuda bekler gibi bekleyen fırsatçı ticari zorbalık, yüksek mevki bağlantılarına sırtını dayayan, yasaları tanımaya tenezzül etmeyen sektör babaları, iş, ticaret, hizmet etiğini, ahlakını unutmuş basiretsiz iş insanları tüketicinin sırtına arsızca yapışan kamburlara dönüştü. Bunlar yetmezmiş gibi, kamburların üzerine indirilip durulan, toplumun büyük kesimini hızla yoksulluğa sürükleyen, dur dedikçe daha kanatıcı, daha şevkle vurulan zam kamçısı… Yara bere içinde, merhem aradıkça üzerine tuz dökülen insan acısını ya kendisinden ya da başkalarından çıkarır hale geldi.
Bakanlıklar, kurumlar, STK’lar tarafından vatandaşa sunulan, akıllı telefonları şişirip neredeyse patlayacak hale getiren tüketici uygulamaları da tampon tedavilerden öteye gitmiyor. Bir süre sonra da işlevselliğini yitiriyor. Sürekli aldatılmak, kandırılmak, dolandırılmak, kazıklanmak kaygısı içinde kalan tüketici, sisteme karşı giderek daha fazla güven kırılması yaşıyor.
Karşılaştığı bir tüketici sorunu ile ilgili çözüm beklerken, muhatabından aldığı “Git istediğin yere şikâyet et” mesnetsiz cevapla meramını anlatmak için çalmadık kapı bırakmayan vatandaş bir süre sonra yılıyor, hakkını aramaktan vazgeçiyor.
Hakem Heyetleri arasındaki tutarsızlık, aynı tür uyuşmazlık ile ilgili verilen farklı kararlar ise başlı başına sıkıntı.
Bütün bu eğretiliğin içinde masum olan tek şey ise “KANUN”… Layıkıyla uygulandığı ve uyulduğunda tüketici mağduriyetini minimuma indirecek, memnuniyeti yükseltecek, sisteme güveni artıracak hükümler var ve çok açık. Kandırmayacaksınız… Dürüst olacaksınız… Aldatmayacaksınız… Vadettiğiniz kalitede ürün ve hizmet sunacaksınız… Ürün ve hizmetin kendisinden kaynaklanan bir sorun olduğunda ÇÖZECEKSİNİZ… Tüketicinin zafiyetinden faydalanmayacaksınız… KISACA BASİRETLİ, AHLAKLI OLACAKSINIZ…
Toplumsal düzenin kusursuz cümleler kurarak yasa yazmakla hallolacağını varsayan yöneticiler ise bunu varsaymaktan vaz geçmelidirler. Yasalara ruhunu üfleyip canlandırmalı ve en önemli kanal ile yani ilköğretimden başlayan eğitim müfredatları ile topluma sirayet etmesini sağlamalıdırlar. Kanunları hiçe sayanların bu eğilimleri caydırıcılığı olmayan para cezaları ile geçiştirilmemeli, ticari faaliyetleri sonlandırılmalıdır.
Kısaca;
Kanunlarda kral koltuğuna oturtulan tüketici, sokakta ticari zorbalığının esiri olmaya mahkûm edilmemelidir.