Tüketici işlemlerinde Arabuluculuk şartı kabul edilemez

393

Fuat Engin // TÖF ve TÜBİDER Genel Başkanı

Değişik kanunlarda değişiklik yapılmasına dair hazırlanan teklif içerisinde bulunan, Tüketici Uyuşmazlıklarında açılacak davalarda Arabuluculuk şartının getirilmesine ilişkin düzenleme taslağı 03.06.2020 tarihinde TBMM Adalet Komisyonunda görüşülecek olup, bu kapsamda talebimize rağmen komisyona davet edilmedik ve tüketiciler adına konuya ilişkin görüş ve önerilerimizi sunma fırsatı verilmedi. Bu tek yanlı, haksız durum nedeniyle görüşlerimizi kamuoyuyla paylaşıyoruz.

Basına ve Kamuoyuna;

Genel olarak bağımsız ve özel bir hukuk dalı olarak Tüketici uyuşmazlıklarında arabuluculuk, zaten sorunlu olan tüketicinin korunması hususunda içinden çıkılmaz daha büyük sorunlar yaratacaktır. Bugün hali hazırda bulunan tüketici lehine olan mevcut yasal olanaklar açıkça ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır. Bu uygulamayla temel kanunlarla kazanılmış tüketicinin hakları bu yasal düzenlemenin yasalaşmasıyla elimizden alınacaktır. Arabuluculuk Kanununun her bir tarafına ‘iradilik’ serpiştirilirken teklif dahi edilemeyecek alanlarda zorunlu arabuluculuk getirilmeye çalışılmaktadır. En temel alanlardan iş hukukunda getirilen zorunlu arabuluculuk Tüketici hukukunda da getirilmeye çalışılmaktadır. Bu iki alanın da ortak noktası güçlüye karşı güçsüz konumda olanın korunmasını temel alan emredici hükümlerden müteşekkil bir hukuk alanı olmasıdır. Adalet herkes için eşit ve erişilebilir, öngörülebilir olmalıdır. Tüketici işleminde güçsüz olan tüketici tarafı Korunması anayasal bir hak ve şarttır.  Anayasamızın 172. maddesi gereği Devlet tüketiciyi korumak ve koruyucu tedbirleri almak zorundadır. Bunlar tavsiye değil anayasal görevlerdir. Tüketici uyuşmazlıklarında arabuluculuğu önermek, hak aramanın sürüncemeye bırakılması ve tüketici konumunda olan halkın güçlülerin eline teslim edilmesi demek olacaktır. Tüketici hukukunun temel yaklaşımı hukuka aykırı tüketici işlemi yapanın ‘cesaretini kıracak’ önlemleri almaktır. Yani uyuşmazlığın doğmasını engellemektir. Aksi takdirde hiçbir çözüm gerçekte tüketici lehine olmayacaktır.

 TÜKETİCİ UYUŞMAZLIKLARINDA ARABULUCULUĞUN SAKINCALARI  

Tüketici Hukukunun kendine özel muhakeme yolları belirlenmiş olan ve neredeyse tamamı emredici hükümlerden oluşan karma bir hukuk dalı olduğunu bilinmektedir. Tüketici uyuşmazlıkları salt uyuşmazlığın taraflarını değil, bütün kamuoyunu doğrudan etkileyen konuları da içermektedir. Uyuşmazlığın taraflarından olan tüketici ile genel olarak halk kavramı neredeyse özdeş kümelerdir. Tüketici, maddi yönden kendisini koruyamayacak olan konumundadır. Bu durumda yine güçsüz olan tüketicinin korunması zorunluluğu devletin görevi haline gelmektedir.

Tüketici işlemlerinde arabuluculuk şartına ilişkin sisteminin getirilmesindeki kamu yararını anlayabilmek mümkün değildir. Tüketicinin en temel haklarından olan zararının tazmin edilme hakkı arabuluculuk ile birlikte büyük bir tehdit altındadır. Arabuluculuğun tanımında ifade edildiği üzere hukuka aykırı işlem yapan tarafla tüketicinin ne şekilde “onların birbirlerini anlamalarını ve bu suretle çözümlerini kendilerinin üretmesini sağlamak için aralarında iletişim sürecinin kurulmasını” sağlayacağı merak konusudur. Örneğin, Tüketici ve tüketici temsilcisi olarak; televizyon reklamlarına güvenerek telefon sipariş eden kişiye, telefon yerine telefon kutusunun içine salatalık koyarak gönderen kişiyi anlamamız mı beklenilmektedir? Yahut halk sağlığına zararlı bir ürünü piyasaya sunan kişiyle yahut sabit içtihatlara yahut yasal düzenlemelere rağmen ısrarla hukuka aykırı olarak müşterilerinden çeşitli ücretler talep eden ve KARTELLEŞEN bankaları hangi yönüyle tanımamız ve anlamamız beklentisi içine girilmektedir!

Tüketici Mahkemelerinde görülen davalarda, tüketici uyuşmazlıklarına ilişkin sorunlar alenen ortaya çıkmakta, sorunların kaynağı rahatlıkla tespit edilmektedir. Tüketici uyuşmazlıklarında arabuluculuk şartının getirilmesinde, KAMU YARARI ESAS OLAMAYACAK, AKSİNE TÜKETİCİ HAKKI İHLALİ YAPANLAR KORUNACAKTIR. Bu durumu anlamak mümkün değildir. Arabuluculuk şartıyla TÜKETİCİNİN BİLGİLENME HAKKI DA YOK EDİLMEKTEDİR.  Adalet herkes için eşit ve erişilebilir, öngörülebilir olmalıdır. Yargıdan ve devletin devredilemez tekelinde olduğunu düşündüğümüz ve en azından beklediğimiz yargılama faaliyeti 2 satırlık bir kanunla arabuluculara devredilemez.

Tüketici işleminde, tüketici olan tarafı güçsüzdür. Tüketicinin Korunması anayasal bir hak ve şart olarak Devlet’e verilmiştir. Bu durum tavsiye değil anayasal görevlerdir. Tüketici işlemlerinde arabuluculuğu önermek tüketici konumunda olan halkın hiçe sayılması ve kazanılmış haklarının yok edilmesi demektir. Çözüm ise hukuka aykırı tüketici işlemi yapanın ‘cesaretini kıracak’ önlemleri almak ve uyuşmazlığın doğmasını engellemektir. Aksi takdirde hiçbir çözüm gerçekte tüketici lehine olmayacaktır. Arabuluculukta sistematik teknikler uygulanarak müzakere edilen ‘şey’ nedir? Mevcut durumda tüketicinin zararının tazmin edilme hakkı ortadadır, seçimlik hakkı ortadadır; doğrusuyla yanlışıyla her ne kadar karşı taraf için çoğu zaman caydırıcılığı olmasa da tazmin hakkı sağlanmaktadır. Pazarlığa ya da müzakereye açılan şey tüketicilerin temel hakları mıdır? Halk sağlığı mıdır? Bu durumda tüketici uyuşmazlıklarında zorunlu arabuluculuk hakkında müzakeremiz söz konusu olamaz! Tüketici uyuşmazlıklarında ise yapılması gereken; Tüketicilerin EVRENSEL HAKLARININ GÖZÖNÜNE alınarak bu hakların korunması yönünde önlemler alınması, denetimlerin artırılması, cezaların caydırıcı hale getirilmesi, halk sağlığını ve güvenliğini tehdit edecek şekilde üretim veya uygulama yapanların teşhir edilmesi ve faaliyetlerinin yasaklanması, TKHK hükümlerinin tam anlamıyla uygulanması gibi adımlar atılması, Tüketici Mahkemelerinin mevcut yapılarının güçlendirilmesi ve sayılarının artırılması, Devlet’in Anayasal görevini yerine getirecek şekilde tüketiciyi koruması olmalıdır. Tüketici hakları en temel İNSAN HAKLARI olup, bu hakların ihlali “BİR İNSAN HAKKI İHLALİDİR.” Bunu unutmamak gerekir… Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun ruhuna aykırı olan bu düzenlemeyle tüketicinin arabulucuya teslim edilmesi SOSYAL DEVLET VE ADALET İLKELERİNE AYKIRI OLACAKTIR.