Siz Hiç ‘Tüketici Konseyi’ni Duydunuz Mu?..

315

Ferda Hekimci // Gazeteci – Yazar

Günümüzde tüketiciler olarak her geçen gün daha da artan devasa tüketici sorunlarıyla boğuşuyoruz.

Oysa; tüketicinin evrensel olarak İnsan Hakları ve Tüketici Hakları ortak noktasında piyasa güçlerinin, kamunun tüm uygulamalarına karşı (zayıf taraf olarak) özel bir şekilde korunması gerekiyor…

29 Eylül 2021 tarihinde bu köşede yayınlanan “Tüketiciye Müjdelerle!” başlıklı yazımızda, Ülkemizde de çok çeşitli ulusal mevzuatta tüketici hakları ve tüketicinin korunmasının söz konusu olduğunu” söylemiştik.

Koskoca Tüketicinin Korunması Yasamız da var!

Anayasamız da devlete tüketiciyi koruma tedbirlerini alması görevini de veriyor!!” diye de eklemiştik.

“Devasa tüketici sorunları ve tüketici hakkı ihlallerinin başlıcalarını” dile getirdiğimiz yazının sonunda; “Peki sahi siz hiç ‘Tüketici Konseyi’ ni duydunuz mu?” diye sormuştuk.

Şimdi konuya kaldığı yerden devam ediyoruz:

Tüketici Konseyleri 1995’den günümüze her yıl; kamu, özel, sivil toplum örgütleri ve özellikle de tüketici örgütlerinin ve siz tüketicilerin katılımı ile bir araya gelir.

Tüketicinin sorunlarının ve ihtiyaçlarının belirlenmesi ile çıkarlarının korunmasına ilişkin gerekli önlemleri araştırır. Bu konuda kararlar alır.

Bu kararlar öyle Milli Eğitim Konseyleri kararları gibi de değildir!!..

Çünkü Tüketici Konseyleri; Kanunun uygulanmasına yönelik tedbirlere dair görüşleri öncelikle ele alınmak üzere” ve ilgili mercilere iletmek amacıyla toplanıp karar alırlar.

Tam bu noktada konunun daha iyi anlaşılması için bu köşede geçen yıl 9 Eylül tarihinde yayınlanan “Zaman Tünelinden 24. Tüketici Konseyine…”* başlıklı yazıya özetle bir bakalım:

2003 yılında 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun yeniden TBMM’ ye getirildiğinde o zamanki Tüketici Hakları Derneği’nden üç kişi TBMM’de tüm komisyonlara katılmıştık(…)

Tüketici Yasa Taslağı son olarak Plan Bütçe Komisyonuna gelmişti.

Hemen önümde Devlet Planlama Teşkilatı’ndan gelme iktidar milletvekili Mehmet Emin Murat Bilgiç bulunuyordu.

Ben, her madde tartışılırken kulağına bir şeyler fısıldayıp kendisine tüketici odaklı önerilerde bulunmaya çabalıyordum. Hatta kendisini biraz da bunaltmıştım her halde ki, bir ara bana dönen sayın Bilgiç “Benim sana inanmam gerek. Eğer inanırsam senden fikrini isterim” demek zorunda kalmıştı.

Nihayet Tüketici Konseyi ile ilgili maddeye gelinmişti.

Bilgiç bana dönerek, “Tüketici Konseylerinde de, Milli Eğitim Şuralarında alındığı gibi kararlar alınıp geçiliyor mu. Bu kararları hayata geçirmek için ne yapılmalı” dedi…

Ne yazık ki öyle idi.

Bir kağıda şunları yazıp ilettim:

… bu Kanunun uygulanmasına yönelik tedbirlere dair görüşleri, ilgili mercilerce öncelikle ele alınmak üzere iletmek amacıyla, Bakanlığın koordinatörlüğünde bir ‘Tüketici Konseyi’ toplanır.”

Sayın Bilgiç söz aldı ve aynen komisyona sundu…

Görüşülmekte olan 4077 sayılı bu yasa daha sonra 2013 yılında yayınlanan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunla değişse de 64. maddede Tüketici Konseyi; “Tüketici sorunlarının ve ihtiyaçlarının belirlenmesi ile çıkarlarının korunmasına ilişkin gerekli tedbirleri araştırmak ve bu Kanunun uygulanmasına yönelik tedbirlere dair görüşleri öncelikle ele alınmak üzere ilgili mercilere iletmek amacıyla yılda en az bir kez Bakanlığın koordinatörlüğünde Tüketici Konseyi toplanır” şeklinde önemini koruyor…

Tüketici Konseyleri, tüketici örgütleri, kamu kurum ve kuruluşları, ilgili diğer sivil toplum kuruluşlarının birlikte tüketici sorunlarının tartışıldığı ve çareler aranıp, bunların çözümü için kararların alındığı demokratik arenalardır.

Oysa büyük bir olasılıkla siz Tüketici Konseyi’ni hiç duymadınız…

İşte bu konseylerden 25’incisi pandemi gerekçesiyle kamuoyundan kaçırırcasına, sınırlı bir katlımla geçtiğimiz ay  Ankara’da toplandı.

Şu Mektepler Olmasa Maarifi Ne Güzel İdare Ederdim” örneğinde olduğu gibi; belki de tüketici sorunlarının gündeme getirildiği bu konseyler kamuoyunda ne kadar az duyulursa işler de o kadar da kolay(!) olacaktır.

Nitekim bu ülkede soluk alan tüm insanları ilgilendiren devasa boyuttaki tüketici sorunlarına çarelerin arandığı bu konseye son zamanlarda ilgili bakanlar; Zafer Çağlayan, Bülent Tüfenkci, Ruhsar Pekcan hiç uğramadı.

Yeni Ticaret Bakanı Mehmet Muş’ da Kırşehir Cacabey Meydanı’ndaki “Ahi Evran İzinde Esnaf Buluşması”na gitmiş ama, nedense burnunun dibinde, Ankara’ daki 25. Tüketici Konseyi’ne uğrayacak zamanı bulamamıştı(?).

Oysa Tüketici Konseyleri çeyrek yüz yıldır tüketici sorunlarının önlenmesinde ve çözümlenmesinde önemli kararlar alıyor. Sorun ise en başta bu kararların hayata geçirilmesindeki siyasi ilgi ve irade eksikliğinden kaynaklanıyor.

Diğer yandan çok geniş ve kapsamlı tüketici sorunlarının çözümü için Tüketici Konseyleri, sivil ve siyasi iradenin buluşup sinerji yaratacağı demokratik ortamlar olduğu maalesef hiç değerlendirilemiyor…

Sevgili okuyucular;

Geçtiğimiz ay toplanan 25. Tüketici Konseyi’nde; tüketici örgütleri, sivil toplum ve kamu kurum ve kuruluşları buluştu. Hayat pahalılığından başlayıp, konut mağdurlarına kadar güncel tüketici sorunlarını ve çözüm önerilerini dile getirerek tartıştı.

25. Tüketici Konseyi ikinci bölümünde üç çalışma grubunda tartışılan konularda bu sorunları çözümü için önemli kararlar alındı.

Biz de bu kararları aşağıdaki linkte aynen veriyoruz(**).

Bakalım bu kararların hangileri hayata girecek hep birlikte göreceğiz!?

Bu noktada altını çizerek vurgulanmamız gereken ise “Tüketici Konseyi’nde alınan bu kararların güçlü karar olduğudur.”

Bu kararlar “ilgili mercilerce öncelikle ele alınması gereken” kararlardır…

Bu kararları yerine getirmeyen ilgili mercie sorarlar:
Yasa ortada. Sen kendini ilgilendiren bu Konsey kararları hakkında ne yaptın?

Bu kararı yerine getirmediysen, bu konuda yasal ya da mali yönden ne hangi engel varsa Bakanlığa (Ticaret Bakanlığı) bildir!

Bildirmekle kalma bunun için gerekenleri yap ve sonucu tekrar Bakanlığa bildir!

Hiçbir engel yok da bu kararı yerine getirmediysen, o zaman sen kanuna karşı geldin arkadaş!!”

Demem odur ki, Tüketici Konseyi’nin karaları asla “tavsiye” niteliğinde değil; ilgili mercilerilerin öncelikle ele alımasını gerektiren “zorlayıcı” kararlardır.

Ancak ne yazıktır ki çeyrek asırdır Konsey’in aldığı beş yüz civarındaki karardan çok azı hayata geçirilmiştir.

Bu da bize her geçen gün daha da çeşitlenip artarak büyüyen tüketici sorunlarının çözümüne Ticaret Bakanlığı’nın bir tek genel müdürlüğünün iyi niyetli bürokratik çabalarının yetmediğini göstermektedir.

Kısaca, her olayın bir nedeni olduğu gibi aynı koşullar altında aynı nedenler, aynı sonuçları doğurmaktadır…

Konu belki tek bir Tüketici Bakanlığı bünyesinde kısmen çözülebilir.

Bununla birlikte ideal bir çözüm için; tüketici temsiliyeti ağırlıklı, bakanlıklar üstü, yönetsel ve mali açıdan özerk, bağımsız, yasal ve yönetsel yaptırım gücü olan bir yapılanmaya gereksinim vardır.

Ancak her şeyden önce ilgili siyasi iradenin, tüketici sorunlarını 84 milyonun ortak bir “Memleket Meselesi” olarak görüp görmeyeceği noktasında düğümlenmektedir…

Bu düğüm çözülmez ise, halk tabiriyle bu “Kuru kuru kurban olayım. Takır takır gadanı alayım” anlayışıyla daha havanda çok tüketici hakkı dövülür(!).

(*)http://www.zafergazetesi.

(**)https://tuketici.ticaret.