Nihat Altay // Tüketici Hak Arama Derneği Genel Başkanı ve Tüketici Birliği Federasyonu Genel Başkan Yardımcısı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın salı akşamı açıkladığı kısmi kısıtlamalardan sonra her kesimden farklı farklı açıklamalar geldi. Öncelikle gerek sosyal medyada yapılan açıklama ve yorumları, gerekse sahadaki izlenimlerimi sizlerle paylaşarak tüm sektörleri, tüm kişileri ayrı ayrı memnun etmenin ne kadar zor olduğunu anlatmak istiyorum.
Büyüklü, küçüklü işletme temsilcilerinin tamamı kısıtlamalara karşı olduklarını, pandemi sürecinde ayakta durmaları noktasında güçlük çektiklerini vurguluyorlar. Memurlar ve sabit geliri olanların yorumlarına baktığımızda kısıtlamaların az olduğunu ve daha radikal kararlar alınması gerektiğini belirtiyorlar. Kafe, kıraathane, lokanta ve AVM çalışanları, virüsün varlığı veya yokluğunu umursamadan “Bizlerin çalışmaya ihtiyacı var” diyerek, kararlardan memnun olmadıklarını dile getiriyorlar. Seyyar satıcı, kağıt toplayıcısı, ayakkabı boyacısına kadar görüştüğüm tüm serbest çalışanlar, “Süreçte biz günlük kazanan ve günlük harcayan çalışanlarız, kısıtlamaların kısmi olması dolayısıyla hiç olmasa günü kurtarabiliriz” diyorlar.
Son günlerde virüs hızının artmasının en önemli nedeni tedbirsiz davranışlardır. Hafta içi cadde ve sokaklarda normal günlerden daha kalabalık bir şekilde aşırı rahat hareket edildiğini gözlemledim. Maske yok, sosyal mesafe sıfır! Sanki uzun zamandır bu kadar çileyi biz çekmemişiz, binlerce insan başka nedenden ölmüş gibi hayretler içinde izledim. Yanlış yapılıyor! Bu da demek oluyor ki hala çok dikkatli olmalıyız. Hiç olmasa gecesi gündüzü belli olmayan, çocuklarına ve evlerine haftalardır hasret kalan sağlık çalışanlarımızın hatırına tedbiri elden bırakmamalıyız. “Benim bağışıklık sistemim kuvvetli”, “Virüs bize bulaşmaz”, “Türklerin genleri bu virüsü kabul etmez”, “Atın ölümü arpadan olsun” gibi konuşmalar çevrenize, ailenize, ülkemize zarar verir. Sizin bağışıklık sisteminiz güçlü olabilir ancak çocuğunuzun, annenizin, babanızın bağışıklık sisteminin kuvvetli olamayacağını göz önünde bulundurarak tedbirli davranmak gerekiyor. Birileri lüks yatlarında tedbirsiz, maskesiz doğum günü partisi düzenlediğinden dolayı kahvehanede garson olarak çalışan işçi, uzun bir süre günlük 70 lira yevmiyesini alamayacak. Yine birileri şaşalı bir şekilde tedbirsiz düğün yaptığı için pek çok işçi işini kaybedecek.
Ülkemizde salgın nedeniyle esnaflar zaten iş yapamaz haldeydi. Haliyle son veriler ülke ekonomisini, işçiyi, aileyi, borçluyu, tüketimi, kısaca hayatımızın her parçasını negatif seyirde daha fazla etkiledi. “On gün boyunca dışarı çıkma yasağı uygulayalım” diye açıklama yapanların samimiyetine inanmayın. Kapanalım diyenlere, “Ülkenin ekonomik sorunu ne olacak?” diye sorsanız, “O bizim sorunumuz değil” diye cevap verirler. Kim, ne tür açıklama yaparsa yapsın. Bu sorun hepimizin ve hepimiz aynı gemideyiz. Gemi batarsa alt güverte, üst kat ayırmaksızın herkesi bir şekilde etkileyecektir. Sorun artık kredi kullandırarak, yardım vererek çözülmez. Zaten Merkez Bankasının açıkladığı faiz kararı; enflasyonun daha fazla yükseleceği ve hayat şartlarının daha güç bir hal alacağının habercisidir. Bu nedenle önce devlet kurumları israf noktasında tasarrufa giderek halka öncü olmalıdır. Sonrasında halkın mevcut yaşam standartlarından feragat etmesi istenebilir.
Tosuncuklar her yerde ve hala ders almıyoruz
Son günlerde kandırılan, dolandırılan mağdurlardan aşırı bir şekilde şikayet almaya ve haber okumaya başladık. Geçen hafta sanal para birimi Bitcoin ile kâr payı verildiği vaadiyle dolandırılan mağdurlar savcılığa suç duyurusunda bulundular. Yine geçtiğimiz günlerde 30 besicinin 1000’e yakın büyükbaş hayvanını çek ve senetle alarak dolandırdığı iddia edilen ve kayıplara karışan şahısla ilgili suç duyurusu hala hafızalarımızda. Yine yakın zamanda Ankara’da faizsiz ev sahibi olma vaadiyle kiminden 50 bin, kiminden 150 bin, kiminden 200 bin lira paraları peşin topladıktan sonra iflasını ilan eden firma sahiplerinin ortadan kaybolması binlerce aileyi borç batağına sürüklemişti. Aynı şekilde son zamanlarda Şahin Kara adında bir müteahhidin aynı evi 2-3 kişiye sattığına, iş vaadiyle onlarca kişiden para aldığına, yine onlarca çekini aynı güne yazdığına dair çok şikayet aldım. Şimdi bu müteahhit, iflâs ettiğini bildirmiş ve İstanbul, Ankara’da lüks aracında keyif çatıyormuş. Bu haber, şikayet veya dolandırıcılıkla ilgili daha yüzlerce örnek yazabilirim.
Allah aşkına bu kişilerin hangi teminatına güvenip de o kadar para verildi? Her lüks araç binen birileri güvenilir mi oluyor? Bu kişiler, vatandaşın yıllarca çalışıp biriktirdiği paraları çatır çatır yiyor. Dolandırılan, kandırılanlar ise perişan halde parasını alabilecek avukat arıyor. Biz ne zaman bu hale geldik, anlamakta zorlanıyorum. Kolay para kazanma devri bitti.! Kolay para kazanmak istenirse eldekinden de olacağınızın farkına varalım artık.! Son olarak müteahhitten ev almak isteyenler, tapu bir tarafa para bir tarafa olmadığı sürece hiçbir ödeme yapmasınlar. Yüzde yüz güvenilir olmadığı sürece çekle, senetle alış ve satış yapılmasın. Yüzde birlik risk olsa dahi kimseye para, mal, teminat verilmemelidir.