Nihat Altay // Tüketici Hak Arama Derneği Genel Başkanı
Ekonomi ile alakalı birileriyle konuştuğumuzda veya sosyal medyada yapılan yorumlara baktığımızda Ülkemiz ekonomisinin iyi olduğunu ispatlamak için “Herkesin evi, arabası, cep telefonu var” gibi söylemlere sıkça rastlamaktayız. Öncelikle herkesin evi, arabası yok. 2 bin 300 ₺ya çalışan 6 milyona yakın kişi evini güçlükle geçindiriyorken nasıl ev, araba alabilsin? Ev, araba ve pahalı telefonları olanlar da gırtlağına kadar bankalara borçlu durumda. Ve artık vatandaşlar, borcu borçla kapatır hale geldi.
Günümüzde tüketiciler kredi kartıyla parasının yeteceği kadar harcamak yerine, “Harcayayım da gelecek ay bir şekilde öderim” düşüncesiyle bilinçsizce hareket ediyor. İki yaşındaki aracını yok pahasına satarak, sıfır model araç alıp bankaya daha fazla kredi borçlanmasıyla kendi ve ailesinin geleceğini riske atıyor. GSM operatörleri ve ünlü mağazalar hatırı sayılır faiz oranıyla taksitli telefon vererek tüketiciyi 1 yıl himayesi altına alıyor. Enflasyon zam oranıyla, maaşlara verilen zam arasındaki uçurum, reklamlar ve iletişim araçlarıyla bilinçaltına ustaca yerleştirilen aşırı tüketim pazarlaması tüketicileri felaketin eşiğine sürüklüyor. Konut ve tüketici kredi faizleri düşürülerek halk, bankalara daha fazla borçlandırılıyor. Ekonomiyi ayakta tutma çabasına yönelik bu çalışmalar belki ekonomiyi kısa süreli ayakta tutacak ancak sadece an’ı kurtaracaktır. İşsize, sanayi sektörüne, ihracata ve ülkenin geleceğine çare olmayacaktır. Herkesin evi ve arabası var diyenler, batık kredileri, takibe düşenleri, icra dairelerinde dağ gibi birikmiş dosyaları görmüyorlar.
Ülkemizde 31 milyon kişinin bankalara kredi borcu var. Nisanda 920 bin kişi ilk kez ihtiyaç kredisi kullanmış. Bu sayı önceki 11 ayın ortalamasının 8 katı. İhtiyaç kredisi borcu 1 yılda 100 milyar lira artışla 312,6 milyar liraya ulaşmış. Finansal İstikrar Raporu’na göre, hane halkı bankalara toplamda 644,6 milyar lira, finansman şirketlerine ise 10,5 milyar lira borçlu. TOKİ ise ailelerden 24,7 milyar lira alacaklı.
Bu yazdıklarım sadece Korona Virüs salgını sonrası yaşananlardan dolayı değil, Korona Virüsten önce de genel olarak halkın bankaların esareti altında hayatını sürdürmesine yöneliktir. Tüketiciler harcama yaparken, gereksiz olanlara ve israfa dikkat etmelidir. Kredi kartı ve krediler vatandaşın kendi malı değil, emanettir. Emaneti gerektiğinde kullanmaları ve emanetin bir gün mutlaka geri alınacağı unutulmamalıdır.