
Samet Beyaz / Eğitmen, Sosyolog
Kıymetli dostlar, Ülkemiz genelinde de oldukça popüler olan fast food tarzı yemek alışkanlıkları konusunda Sue Palmer’in (Zehirlenen Çocukluk) isimli kitabından birkaç paragrafı dikkatinize sunmak ve sizleri bu anlamda biraz düşünmeye sevk etmek isterim.
Fazlasıyla işlemden geçmiş, besin değeri düşük gıdalar, haklarında bütün bu bildiklerimize rağmen, toplumlarda ve özellikle çocuklar arasında halen oldukça popüler.
Kestirme ve kolay çözümlere dayalı dünyamızda açlığı gidermenin en hızlı ve basit yolu hazır, kolay ulaşılabilir ve pratik beslenmedir. Yemek için gereç kullanımına bile ihtiyaç yok: Burgerler, sosisli sandviçler, pizzalar ve hamur işlerinin hepsi ‘parmak yiyecekleri’ dir ve gazlı içecekler de doğrudan kutudan içilerek tüketilebilir.
Üstelik bu parmak yiyecekleri, niteliksiz içeriklerini gizleyen yüksek oranda yağ, tuz ve gıda katkı maddeleri içerdikleri için lezzetlidirler. Gazlı içecekler, tıpkı bisküvi ve çikolata vb. şekerli atıştırmalıklar gibi, insanın tatlıya olan şiddetli arzusunu tatmin ederler. (Her bir teneke kutu içecekte üç çorba kaşığına eşdeğer şeker bulunur.) Fast food restoranları, 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren çoğaldığı için ve bu gibi restoranlar, günlük gezintiler, ikramlarla ilişkilendirildiği için bağımlılık bir süredir artış gösteriyor.
Çocuklar gitgide bu hızlı ve kolay çözüm öğünlere bağımlı olarak büyüdükçe, üreticiler de bu isteklere ev için daha fazla ürün yaratarak yanıt verdiler. Mikrodalgada hazırlanan hızlı ve kolay yemekler, hiç olmadığı kadar tatlı kahvaltı gevrekleri, beslenme çantasına tıkıştırılabilecek veya televizyon karşısında yenebilecek tuzlu atıştırmalıklar, gün boyunca bir ondan, bir bundan tıkınmaya uygun yağlı yiyecekler.
Çocuklar bunlardan yedikçe daha fazlasını istiyor. Günümüz çocuklarının abur cubura bağımlı hale geldiklerini söylersek abartmış olmayız.
İngiltere’deki Ulusal Yeme Bozuklukları Merkezi Kurucusu Psikolog Deanne Jade, aşırı tatlandırılmış yiyeceklerin, uyuşturucularla aynı mantıkla işlediğini ifade ediyor: “Ruh halimizi değiştirirler ve alkol, nikotin ve kokainin yaptığına benzer bir şekilde beyindeki kimyasalları ve nörotransmitterleri uyarırlar.”
Fiziksel bağımlılık boyutu elbette ki daha düşüktür, ancak İngiliz beslenme uzmanı Dr. Susan Jebb’in belirttiği gibi, “çocuklar oldukça güçlü öğrenilmiş tercihler geliştirirler, abur cubur yemek psikolojik bağımlılık haline gelebilir” Bu yiyeceklerin aynı zamanda çocukların beyinlerine de zarar verdiği konusu ise, 2003 yılında Almanya’da beyin araştırmaları ve öğrenme konulu uluslararası bir sempozyumda şu şekilde dile getirilmiştir. “Çocuklarımızın beslenme düzenlerine dikkat etmezsek, gelecekte öğrenme sorunlarıyla yakından ilgisi olan beyin dejenerasyonları ile karşı karşıya kalabiliriz”
Sevgili ebeveynler, bakın tüm bu anlatılanlar ışığında kendimden örnek vereyim; sizlerle bu bilgileri paylaştığım dakikaya kadar henüz Fastfood yiyeceklere itibar etmedim, tadına bakmadım. Fastfood restoranların kapısından içeriye adım atmadım.
Diyelim ki dışarıda olduğum vakit yemek yeme ihtiyacı duyduysam, Türk mutfağını tercih ettim ve ev yemekleri yapan bir lokantada ya da bir dönercide dürüm yaptırıp yemeyi tercih ettim. Siz ebeveynler olarak, anne babalar olarak, hangi konuda nasıl bir yaşam sürerseniz, çocuklarınız da sizi rol model kabul edecek ve örnek alacaklardır.
Bir gerçeği de unutmamalısınız ki, küçük yaşlarda çocukların bilinçaltına yerleşen yanlışların ilerleyen zamanda telafisi çok zor hatta mümkün olmamaktadır.
Siz siz olun, çocuklarınızın gerek fiziksel sağlığı ve gerekse beyin ve psikolojik sağlığı için, fastfood restoranlardan uzak durun. Çok geç olmadan ve iş işten geçmeden.