Tebessüm, tebessüme devam…

516

Bazı tebessüm edecekleri görüyorum şu an. Uzun bir kariyerin ertesine uzanmış, sınandığım 3 sene sonrasında bir şeyler pek de aynı değildi. Kendime pek çok kereler telkinde bulundum. “Lisans mezunusun, derecen var, formasyonun var, İngilizcen var, kurslar vs, bir de öğretmensin. Akademisyenliği de teptin. İyi halt yedin. Napıyorsun sen kızım? Tek maaş yetmez, maaşlı işe gir, öğretmen ol. Bak tatili de var. Mis. Evlisin, kızın var, vs..”

Editörken, o dergi yayınlarını yönetirken bilmiyormuşum. Sonrasında işin devamını bırakamadığımda da anlamamışım. Yapıyordum, akıyordu ve hatta mucizeden öte, suyum ile ekmeğimdi. Nefes alıyordum. Hala da öyle. Son 3 seneden sonra artık biliyorum. O güç bende değil, ben o gücün kendisiyim. Fakat tebessüm etmeye devam edecekler. Çünkü bir TV programında sizler ile bir arada olmak, sizleri ağırlamak ve sorunlarınızın çözümlerine aracı olmak için 3 sene boyunca birçok kişi ile konuştum. Sektörleri, ekonomiyi, markaları, kişilerin yaşadıklarını dinledim, sohbet ettik, yeri geldi dertleştik, üzüldük… Piyasaların bizzat kendisini yaşadım. Bir TV programı olmadı, malum iç- dış yapım meselesi… Sonuç sizlerin bana kattıkları oldu.

“Bu hanım uğraşıp duruyor da 3 senedir, bak açmış bir haber sitesi, giriyor bültenleri, soruyor soruları röportajlar da var” durumu değil. “Paran varsa, gel başla TV programına”, “Ya bir muhabir arıyoruz gel başla ama para veremeyiz. Yani karnını bir şekilde doyurursun, basarsın akbili; o da senin derdin.”, “Bilindik isimleri alıyoruz, ya da içeriden tanıdığınız var mı?”, “Manken bir sunucu ile anlaşalım, ekran yüzü o olsun, siz yapımcı olun” durumları da değil. Her şey maddiyat ya da ambalaj dahilinde olmamalı. Olamaz. Hangi durumda ya da koşulda olursa olsun yetenek vardır, değiştiremezsiniz. Yayın grupları vardır, bilmem kaç onlarca kişi çalışır, bazı yayınlar da vardır tek kişi çalışır; yazar, tasarlar ve görüntüsünü kendi çeker. Bazen, çoğu şey bu kadar direkt olabilir. Yetkinliğe ve kişiye bağlıdır. Demiştim ya, yeteneği değiştiremezsiniz, yok edemezsiniz, yok sayamazsınız da. Hatta yeri de gelir, pek çekemezsiniz.

Şu an 05.17… Eşime her an, içerden- kalpten teşekkür ediyorum. Bana bu haber sitesini hazırladığı ve video röportajlarımı gerçekleştirmem için ekipman sağladığı için. E – dergi için resmi ISSN onayı edindiğim için de huzurluyum. Yanlış okumadınız. Biz iki kişiyiz. Ortaya çıkan sonuç da benim, kendim. Artık üzülmek yok. Tanıdığım olmasına gerek yok. Kendi kalemim, kendi tasarımım, alın terim ve kendi gözümden video kareleri. Bilenlere lafım, “İnsan hatta dost biriktirmek en önemlisidir” Çalışmalarıma değer veren, yolu yolum olan, iş birliğinde bulunmak isteyen ve yaşam şekli üretmek olan herkes ile bir arada bulunmaktan onur duyacağım.

Buna da tebessüm edeceksiniz, son kelimeler… Her bütçe, her kapıyı açamaz; önce insanlık sonra iş… Yeri gelir Halil İbrahim Sofrası kurulur, yeri gelir bir somun ekmeği aş ederiz.. Hayat paylaştıkça, üretirken güzel.

Saygılarımla.

Nilüfer Tuba Akman