Ali ihsan Nazlı // Tüketici Sorunları Yardım Derneği (TÜSOYAD) Başkanı
Ülkemizde son günlerde yaşanan olaylardan, Pamukkale Üniversitesi’nde ve Kütahya ilimizde yaşandığı iddia edilip paylaşılan ve kendi eşlerini göreve getirmek için haksızlık yapıldığına dair paylaşımlara şahit olduk. Resmi Kurumlarda neden çalışanların görev yapmadığı bence şimdilerde daha iyi anlaşılıyor gibi ve yavaş yavaş ortaya da çıkıyor maalesef.
Biraz daha irdelersek bu kısır döngünün nasıl gerçekleştiği ortaya da çıkmış oluyor. Bence de mesele gayet basit değil mi?
Görev yapacağına inanılan kişileri makama oturttuğunuzda, Sayın Yetkili Kişiler öncelikle, hanımından başlıyor işe almaya.
Daha sonra Müdürlüğe getirilen bazı kişiler de işe kendi eş, dost, akrabalarını yerleştiriyor.
Sonra da bu kurumlardan hizmet beklemek bence biraz iyimserlik olur, Sizce? Sonra da o kurumlar da arkasında kimler olduğunu bilen halk da resmi kurumlarda uğradığı haksızlıklar karşısında “KİMİ KİME şikayet edeyim ki?” diyor mu diyor?
Resmi kurumlara torpille giren devlet memurları ve işçiler ‘salla başını al maaşını’ zihniyeti ile hizmet yapıyormuş gibi, göstermelik hizmetle çalışmaya devam eder mi? Devam eder bence, Sizce? Hani diyoruz ya “eskiden memurlar tek maaşla geçinemeyip ek iş yapıyordu” diyorduk ya, şimdilerde ona gerek dahi yok, çünkü üst kademe memur, yani rektör vs. sadece bir maaş harici çeşitli komisyonlarda da görev alırsa, hatta eşini, kızını, oğlunu, damadını vs. işe alıp onu da üst makamlara getirirse değmeyin onların keyfine. Çünkü altlarında özel makam aracı ile, özel şoförü ve bir de koruma… Hepsi Devletten, Kral halt etmiş.
Topuzun diğer yüzü ise daha vahim…
Bir tarafta da siyasetten veya kurumlardan ‘dayı’ bulamayan gariban’ın yani kısacası evine bir lokma ekmek götüremeyen, gerçek işe ihtiyacı olan, evine tek maaş girecek olan kişi ya da kişiler alınsa ne kaytarır ne de siyasetçi dayısına güvenir ve çalışmadığı zaman da evine ekmek götüremeyeceğini çok çok iyi bilir.
Biz burada suçlu arıyor muyuz? Evet.
Sonuçta işe ister siyasetçi koysun ya da rektör, dekan veya müdür koysun… Kim olursa olsun, yetkili birileri akrabalarını işe koysa bile bence diyeceği tek bir şey var.
“Bak kardeşim ise girdiğinde arkamda dayım var, siyasetçi var deyip çalışmaz isen, senin hakkında bana şikayet gelirse gözünün yaşına bakmam, Allah yarattı demem, sana asla destek çıkmam” denmedikçe, ne toplumda adam kayırıcılık sona erer ne de ‘benim adamım senin adamın’ bitmez diye düşünüyorum.
Ayrıca koltuklarda oturup makamdan kalkmayıp denetim yapılmadığı sürece aynı hamam aynı tas olacaktır.
“Hakkında en küçük bir şikayet gelsin, iş hakkını feshederim” denmediği sürece Devletimiz ne kadar vatandaşı korumak için kanun da çıkarsa, yasa da çıkarsa, o baştakiler işi savsakladıkça ve kendi lehleri ve çıkarlarına çalıştıkları sürece bu tür sıkıntıları Ülke olarak hep yaşarız, yaşamaya da devam ederiz.
Hem de nasıl mı? Hükümeti kötüleyerek.