Bayındır Projesi: “Süs bitkileri çevre ve köylüye zarar verir mi?”

254

Tayfun Özkaya
İzmir Bayındır’da büyük bir çiçek sanayi sitesi yapılma yolunda. “Çiçeğin de sanayisi olur mu?” demeyin. Endüstriyel tarım bunu da yapıyor. Projenin ismi aslında “İzmir Bayındır Tarıma Dayalı İhtisas (Çiçek) Sanayi Sitesi”. 5 dekar kapalı alan, 5 dekar da açık alan olmak üzere parseller hazırlanacak. Bayındır kentinin hemen dibinde 3 km uzunluğundaki Ergenli Deresinin iki yanına bu parseller sıralanacak. Baştan söyleyeyim, tarımda aynı üretim dallarının (çiçek veya hayvancılık fark etmiyor) sanayi sitesi gibi bir yerde toplanmasına kökten karşıyım. Bu bazı üretim ve lojistik maliyetlerini azaltıyor olsa da geniş bir alanda aynı ürünü yetiştiriyorsanız endüstriyel tarıma, yani tarım ilaçları ve kimyasal gübreleri üst düzeylerde kullanan tarım sistemine mecbur kalıyorsunuz demektir. Bu durumda az sayıda böcek veya hastalık etmeni olağanüstü bir şekilde yoğunlaşıyor. Eğer hayvancılık konu ise bu defa sağlıklı ürün üretmek nerede ise imkânsız oluyor. Sorun hayvan hastalıklarından da daha öteye gidiyor. Sanayi yemi ile hayvan beslerseniz ürünler sağlıklı olamıyor. Aşırı su kullanılıyor. Gübre ve idrar çevreyi aşırı kirletiyor.
Çiçek nasılsa yenmiyor diye aklınıza gelen her türlü tarım kimyasalı bu alanda kullanılıyor. Bahçenizi, parkları süsleyen bitkiler bir numaralı çevre düşmanı oluyor. Derenin yanına sıralanan bu seralar atıklarını ne yapacaklar? Bunların arıtılması imkânsıza yakın. Projede iyi tarım uygulanacağı söyleniyorsa da bu garanti olmadığı gibi iyi tarım denilen şey de o kadar iyi değil. İyi tarım denilen sistemde gene belirttiğimiz tarım kimyasalları kullanılıyor. Ama daha denetimli kullanıldığı ileri sürülüyor. Kısacası öyle veya böyle zehirli atıklar dereye boşaltılacak. Bu derenin suları kuyuları besliyor mu? Bayındır bu sulardan yararlanıyor mu? Bunlar araştırıldı mı, bilmiyorum. Nasılsa süs bitkileri yenmiyor diye bu ürünlerin ekolojik üretimi ile ilgilenen çok az. Yerel yönetimler de Tarım ve Orman Bakanlığı da bu konuya pek ilgi göstermiyor.
Süs bitkilerinde tarım ilaçları kullanımı çevre ve insan sağlığı açısından çok önemli bir konudur. Bir araştırmada çok ilginç ve ürkütücü bulgular elde edilmiştir. Nisan 2019’da New York Times’da çıkan bir yazı Candida auris adlı bir fungusdan (mantar) ölen bir kişi hakkında idi. Bu fungus bütün antifungal ilaçlara dayanıklı idi. İlk önce 2009’da Japonya’da bulunan bu mikrop bulaştığı kişilerin yarısını üç ay içinde öldürdü. Gazete bu mikrop ile tarımda da kullanılan bir mantar öldürücü arasında ilişkiye işaret ediyordu. Triazoles adlı ilaç hem insanlarda hem de başta süs bitkileri olmak üzere birçok üründe mantarî hastalıklarda yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Ancak mantarın hem tarım alanında hem de bununla ilişkili olarak insanlarda geliştiğine dair bir ilişki henüz kesin değildir. Fakat gazete başka bir fungusta bu ilişkinin saptanıldığına dair bilgiler vermektedir. Aspergillius fumigatus adlı hem insanları hem de bitkileri etkileyen bir mantar vardır. Bağışıklık sistemi sorunlu hastalarda ölümcül olabilmektedir. Bu mantar triazoles ilacına dirençlidir. Bir Hollandalı araştırmacılar takımı düzenli ve yoğun bir şekilde triazoles püskürtülen çiçek üretilen çiftçiliklerde bu mantara karşı bir direnç geliştiğini buldular. Aldıkları toprak örneklerindeki aspergilliusların %30’unun aynı insanlardaki gibi fungusite (mantar öldürücü) dirençli olduğunu saptadılar. (Grain, 29 May 2019, The rise of the superbugs – and why industrial farming is to blame, https://grain.org/e/6240)
Hollanda’ya çok özenenlere bu tür problemleri de hatırlatmış olalım. Modern görünümlü bazı endüstriyel ve tek ürüne yoğunlaşmış projeler çıkmaz sokak olabilir.
Bayındır projesine katılmak küçük çiftçiler için imkânsız. Ön ödeme için gereken bedel 1 187 500 TL. Ayda ödenecek taksit ise 24 aylık ödemede 190 000 TL., 12 aylık ödemede ise 338 437 TL. Kısacası bu proje Bayındır’daki küçük çiftçileri saha dışına atacak gibi görünüyor. Bunun ekonomi için iyi olacağını söyleyebilirler. Ama bu defa onların ekonomi denilen şeyden anladıklarının, toplumun tamamı için değil, sadece bir azınlığın yararına bir şey olduğu da kabul etmek gerekiyor. Böyle bir ekonomi anlayışı kabul edilemez.
Proje ekolojik ve ekonomik açılardan sakıncalı görülüyor. İzmir’de “başka bir tarım” böyle olmaz sanırım.