Son dönemde bazı özel hastanelerin yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde yaşandığı iddia edilen usulsüzlükler, sağlık sektöründe köklü bir reformun gerekliliğini bir kez daha gözler önüne sermektedir. Bazı hizmetler vardır ki; özelleştirilmesi topluma fayda yerine zarar getirir. Bunlardan biri de sağlık hizmetidir. Sağlığın özelleştirilmesi paran kadar sağlık hizmeti anlayışını getirmiştir. Özelleştirme ile kamu yararını ve insanı önceleyen politikalar yerine sermayeyi önceleyen politikalar ‘Sağlıkta Dönüşüm Programı’şeklinde sunuldu. Sağlık hizmetlerinin niteliği düşerken halka maliyeti arttı, güven yerle bir oldu. Bugün kamu hastanelerinde en temel sağlık hizmetine ulaşmak imkansız hale gelmiştir.
Mesele yalnızca hukuki ve idari bir suçla sınırlı değildir. Yenidoğan Çetesi aynı zamanda sağlık sistemindeki çöküşün kanıtıdır. Sağlığın alınır satılır bir meta, hastaların müşteri, sağlık çalışanlarının tüccar, sağlık kuruluşlarının ise ticarethane durumuna getirilmesinin sonucudur.
Sağlık, bir lüks değil, temel bir insan hakkıdır. Bu noktada, sağlık hizmetlerinin kamusal bir yapıya dönüştürülmesi ve kar odaklı yaklaşımların yerine kamu yararının esas alınması büyük önem taşımaktadır.
Sağlık hizmeti neden kamusal hizmet olmalı?
Sağlık hizmetlerinin kamusal bir hizmet olarak sunulması, herkesin gelir durumuna bakılmaksızın aynı kalitede ve güvenilir hizmet almasını sağlar. Özel hastanelerde yaşanan usulsüzlüklerin en temel sebeplerinden biri, ticari kaygıların tıbbi etik değerlerin önüne geçmesidir. Kamusal sağlık sistemi, erişilebilir, herkesin eşit ve adil bir şekilde hizmet almasının garanti altına alınmasıdır.
Kamusal sağlık hizmetleri, daha sıkı denetim altında tutularak tüm süreçler şeffaf bir şekilde yönetilebilir. Kar amacı gütmeyen bir sağlık sistemi, toplum sağlığını ve bireylerin refahını ön planda tutacağı için usulsüzlüklerin de önüne geçilmiş olacaktır. Hasta güvenliği birinci öncelik olarak görülmeli ve uzun vadeli halk sağlığı hedefleri doğrultusunda çalışılmalı, yoğun bakımlar gibi kritik sağlık hizmetlerinde kalite standartları güvenli hale getirilmelidir.
Bu gibi olayların yaşanmaması için uygulanmakta olan sağlığı piyasa dinamiklerine terk eden politikalar terk edilmeli, sağlık giderleri genel bütçeden karşılanmalı, bütçeden sağlığa ayrılan pay arttırılmalıdır. Sağlık sistemi kamusal olarak herkese eşit, ücretsiz, ulaşılabilir, nitelikli hizmet sunacak şekilde yeniden düzenlenmelidir.
Kapatılan hastaneler kamuya devredilmeli, bu olaylarda sorumluluğu olmayan sağlık çalışanlarının hakları korunmalıdır.
Gerekli denetimleri yapmayarak vahim sonuçlara neden olan kamu yetkililerinin sorumluluğu da göz ardı edilemez bir gerçektir. Konuyla ilgili tüm yasal ve idari süreçler açık ve şeffaf bir şekilde yürütülmelidir.
Tüketiciyi Koruma Derneği olarak, sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesinin yol açtığı sorunların çözümü için sağlık sisteminin yeniden kamusal bir yapıya kavuşturulmasını savunuyoruz. Sağlık hizmetinin bir insan hakkı olduğu bilinciyle, her bireyin nitelikli, güvenilir ve ulaşılabilir sağlık hizmetine erişmesi için çalışmalarımızı sürdüreceğiz.
Tüketiciler ve toplum sağlığı açısından ciddi endişelere yol açan, bazı özel hastanelerin yenidoğan yoğun bakım ünitelerindeki vahim iddiaların peşini bırakmayacak, ettikleri yemine sadık kalmayan gözlerini rant bürümüş ve yaptıkları ile tüm sağlık çalışanlarını zan altında bırakan sorumluların hesap vermesi için idari ve yasal süreçleri yakından takip edeceğimizi kamuoyuna saygıyla duyururuz.
Yaşasın Tüketicinin Örgütlü Mücadelesi!
TÜKODER-Tüketiciyi Koruma Derneği
Merkez Yönetim Kurulu