Mercimekle doymayı bir öğrenseniz…

250

Nihat Altay // Tüketici Hak Arama Derneği Genel Başkanı ve Tüketici Birliği Federasyonu Genel Başkan Yardımcısı

İbo Show’da yarı çıplak diye dansöze bakmayan Bülent Serttaş’ın klibi erotik bulunarak yayından kaldırılmış. Klibi izledim, dansözü izlemeyecek kadar hassas birinin bu tarz klip çekmesi normal değil. Yazıyı yazarken istemeden de olsa reklam yapmış olacağım ama böyle ikiyüzlü insanların gerçek yüzünü de göstermek gerekir.

Günümüzün en popüler davranışı birilerine şirin görünmek için yapılan riyakarlıklardır. Bu sadece Bülent Serttaş için geçerli değil. Kurumda çalışan birilerinin, müdürün veya siyasilerin ilgisini çekmek için kıldığı namaz, streç pantolon giyerek takılan başörtü, iftar yemekleri gibi pek çok örnek sayabilirim. Milyon dolarlık evinde 4 tane hizmetçi bulunduran sanatçılar “ekonomi çok iyi, aç insan yok, doyumsuz insan var” diyerek gücü elinde bulunduranlara göz kırpıyorlar. İktidardan milyonlarca liralık ihaleler alan ve sadece bindikleri araçlar servet değerinde olan bazıları, günümüz şartlarında asgari ücretin yeterli olduğunu dile getiriyorlar. Ülkenin ekonomik durumundan bihaber bazı siyasiler ‘üretim yerine Kanal İstanbul’u’ savunarak kendilerini o makama getirenlere karşı diyetlerini ödüyorlar. Ve daha neler neler! Camide namaz kılarken fotoğraf paylaşan bazılarının iktidar değiştiğinde ellerinde içki kadehi ile fotoğraf paylaşacaklarına emin olabilirsiniz. Buyurun, durum ve zamana göre pozisyon alındığına dair çok net bir örnek daha! Turizm Bakanlığı ve THY yurtdışı reklamında rakı ve şarap gibi içkileri kullanıp, Türkiye’de ki reklamda kullanmaması haberini izlemişsinizdir. Allah aşkına sormazlar mı, içki yurtdışında helal de yurt içinde mi haram?! Neresinden tutsanız elinizde kalıyor. Bu reklam filmi, üç kuruş fazla kazanç için inandıkları değerleri ayaklar altına alanların samimi olmadığını ortaya koyuyor.

Bunun yanında en küçük bir ekonomik eleştiriye karşı canhıraş savunmaya geçenler var! Genel de maddi durumu iyi olan ve trol olmayan bu kişilerin amacı üst düzey bürokrat ve siyasi takipçilerine el sallayarak rant elde etmek. Fark ettiniz mi? Özellikle sosyal medya paylaşımlarında bu savunmaları yapanlar, ‘cep telefonu kullananları zengin kabul ediyor ve 85 milyonluk ülkede 1 milyon kişinin tatile gitmesiyle gelişmiş ülke olduğumuzu savunuyorlar.

Son olarak bazıları Suriyeli ve Afganlıların varlığını savunarak saflarını belli etme çabası içerisindeler. Göçmenlerin savaş esnasında merhamet ve şefkat duygularıyla ülkemize yerleşmesini ilk günden savunanlardan biriyim. Ancak son Afgan göçmen dalgası kamuoyunda ve bende pek çok soru işareti bıraktı. Afgan göçmenlerin ülkemize kaçak yollarla gelişini savunanlar şu sorulara cevap verebilecekler mi? Sınırdan bu kadar kolay nasıl geçebiliyorlar? Bu insanlar ülkenin her bölgesine yürüyerek nasıl gelebilmişler? Göçmenlerin ülkemize getirdiği virüs, hayatımızı ne şekilde etkileyecek? Bunların içinde DEAŞ’lı veya YPG teröristlerinden olmadığına dair garanti var mı? Akıbetleri ne olacak? Bu sorulara rağmen mantıklı bir cevap verilemeyeceğinden ancak savunmaya devam edileceğinden hiç şüpheniz olmasın.

Hrisippos, bir gün ünlü Diyojen’nin yanına gelerek ona;

– Krala iltifat etmeyi bir öğrensen karnını mercimekle doyurmak zorunda kalmazsın der. Diyojen hiç aşağı kalır mı:

– Sen mercimekle doymayı bir öğrensen, yağcılık yaparak ömrünü geçirmek zorunda kalmazsın,” der.