Belediyeler, Kent Yaşamı ve Tüketici Hakları

309

Hayrettin Sabırlı / Tüketici Hakları Derneği Bozüyük Şube Başkanı

Ülkemizde belediyelerin, ilgili yasalar gereğince, kent yaşamında, kentlilerin ve tüketicilerin su, ulaşım, ısınma, barınma, kanalizasyon, çevre ve çevre sağlığı, temizlik, kültür ve sanat gibi en güncel ve en temel gereksinimlerini sağlamak ile daha birçok konuda görev, sorumluluk ve yetkisi bulunmaktadır.
Bu anlamda, kentlilerin ve tüketicilerin kaliteli bir yaşam sürdürebilmeleri için, belediyeler çok önemli işlev, görev ve sorumlulukları olan önemli kamu kuruluşlarındandır.
Belediyelerin, diğer kamu kurumlarından önemli farkı, başkan ve meclis üyelerinin kentte yaşayan tüketiciler tarafından seçilmesi ve tüketicilerin günlük yaşamlarını sürdürebilmeleri konusundaki çok önemli olan görev, sorumluluk ve yetkileridir.
Bu yönden belediyelerin kamu yararına ve tüketici haklarına uygun politikalar izlemesi en önemli varlık nedenidir.
Ne yazık ki, seçilen belediye başkanları, istisnalar dışında, seçim sürecinde kentli tüketicilere verdikleri sözleri yerine getirmemekte, kamu yararı ve tüketici haklarına saygı göstermemekte, kendilerine, yandaşlarına, ortaklarına ve partilerine rant sağlama politikasını uygulamaktadırlar.
Belediyelerden tüketiciler olarak beklediğimiz, kentleri yaşanılır kılma, kent yaşamını kolaylaştırma ve ucuzlatma; kentteki tarihsel ve kültürel mirası koruma; kentteki bitki örtüsüne, toprağa ve çevreye sahip çıkma; belediye kaynaklarının kentlilerin, tüketicilerin yararına en doğru ve bilimsel olarak kullanılması konusunda gerekli politikaları uygulamaktır. Böyle olması gerekirken, kent yaşamı tüketiciler için pahalı, çekilmez ve güç duruma getirilmiştir. Özellikle de Ankara başta olmak üzere bazı büyük kentlerde su, doğalgaz, ulaşım gibi en temel kamusal hizmetlerde kamu yararı tamamen terkedilmiş, tüketici hakları ayaklar altına alınmıştır. Kentler, belediyeler birer rant bölüşüm merkezleri ve organları haline getirilmiştir. Kentlerin büyük bir çoğunluğu çarpıklaştırılmıştır. Birinci sınıf tarım toprakları yapılaştırılmaya açılmış, bitki örtüsüne zarar verilmiştir. Özellikle de İstanbul, Ankara ve diğer büyük metropollerde kent içi ulaşım çıkmaza sokulmuştur. Çöp toplama ve değerlendirme sorunu yeterince çözümlenememiştir. Alt yapı çalışmaları yaz boz tahtasına dönmüştür.
Tüketici haklarına, kamu yararına ve sosyal devlet anlayışına aykırı olarak Belediyelerin çoğunluğunda yaşanan bu olumsuz gelişmenin ve sonucun önemli bir nedeni, 24 Ocak 1980 yılında geçilen serbest piyasa ekonomisiyle birlikte, kamusal hizmetlerde kamusal yarar yerine serbest piyasa anlayışıyla kar elde etme politikasının egemen olmasıdır. Tüketicileri ve kentlileri yurttaş olarak değil, müşteri olarak görme anlayışı egemen kılınmıştır. Bunun doğal sonucu olarak da tüketici hakları, kentli ve yurttaş hakları hiçe sayılmaktadır.
Özelleştirme politikaları, bu anlayışın belediyelerde daha da yoğunlaşması sonucunu doğurmuştur. Bu uygulamalarla temel belediye hizmetlerinin fiyatları katlanırken, yolsuzluk söylentilerinde, belediye zararlarında artışlar yaşanmış ve yaşanmaya devam etmektedir. Belediyelerle ilgili 1980 sonrası yasal düzenlemeler ve özellikle de son yıllarda yayımlanan 5393 sayılı Belediye Kanunu, 5216 sayılı Büyükşehir Belediyeleri Kanunu bu olumsuz gidişi hızlandıracaktır.
Belediyelerin gelirleri, 1980 sonrasında yapılan düzenlemelerle artırılırken, genel olarak, 1980 öncesine göre, hizmet kalitelerinde düşüş, hizmet fiyatlarında ise artış olmuştur.
Çözüm, kamu yararının ve tüketici haklarının ön plana alınacağı çağdaş, demokratik bir belediyecilik anlayışıdır. Bunun için de kentte yaşayan halkın, tüketicilerin kentli olma, tüketici ve yurttaşlık bilinci ile örgütlenerek kendi kaderini belirleyebilmesindedir.