Dağ Mahallesi, Şehitler Mahallesi, Aziziye Mahallesi, Kavak Mahallesi gibi kentsel dönüşümde olup da atıl durumda ki evlerin tehlike saçtığını iddia eden vatandaşlar seslerini duyuramamaktan yakınıyorlar. Gerek yıkılma tehlikesi, gerek madde bağımlıların atıl evlerde uyuşturucu kullanması, gerekse kapı ve pencerelerin hırsızlar tarafından çalınması gibi bu mahallelerde yaşayan veya ayrılanlardan pek çok şikayet alıyoruz. Bahçesinin demir kapısı çalınarak götürülen vatandaş hiç bir sonuç elde edemediğini iddia ediyor. Yine başka bir vatandaş evinin yanında ki atıl gecekonduda her gece birilerinin sabahladığını iddia ediyor. Hızlı araç kullananlardan, rögar kapaklarının götürülmesinden, kapaklardan kalan boşluklara çocukların düşme tehlikesi yaşadığından gibi sorunlara yetkililerin çözüm bulması talep ediliyor.
Kentsel dönüşüm kapsamında olan bu yerlerde ki evlerin yıkılarak düz bir zemine dönüştürülmesi önemli ve elzemdir. Ayrıca o bölgelerde hala ikamet eden vatandaşlar, asayiş noktasında kolluk kuvvetlerinin kontrollerini sıklaştırması gerektiğini vurguluyorlar.
Aslında ulaşım, alt ve üst yapı sorunu olan, can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan, en küçük bir depremde yıkılma tehlikesi ile karşı karşıya kalınacak güvensiz ve sağlıksız evlerde ikamet eden ailelerin tamamını o bölgelerden boşaltmak gerekir. Yerleşim alanlarının tamamen arındırılarak geçişe izin verilmemesi en doğru çözümdür.
Son olarak kentsel dönüşüm kapsamına girmiş olup da hak sahiplerine ödeme yapılmayan veya ev tercihi sunulmayan Kavak Mahallesi sakinleri, yaşadıkları evlerin kullanılamaz halde olduğunu, Dağ Mahallesi’nde TOKİ tarafından inşa edilen konutlardan evlerine karşılık ek ücret ödeyerek kontenjan ayrılmasını talep ediyorlar. Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen’in bir konuşmasında “Kavak ve Eminkurpu mahallelerinde oturanları yeni inşa edilen TOKİ konutlarına alacağız,” açıklamasına istinaden kontenjan konusunda beklenilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Ak Parti’yi Afgan Göçmenler Bitirecek!
2011 tarihinde Suriye’de meydana gelen çatışmalar nedeniyle ülkemize sığınan mültecilere hepimiz kol kanat gerdik. O bölgede tek bir çocuğun ateş hattında veya bombardımana maruz kalmaması için halk olarak sınırsız destek verdik. Hatta bu konuda aşırı milliyetçi grubun tepkilerine karşı her platformda savunma yaparak merhameti ön planda tuttuk. Tüm ülke olarak insani görevimizi layıkıyla yaptığımıza inanıyorum. Ancak şu an itibari ile bayram ziyaretine gidildiği bir ortamda savaşın ilk başlayan yıllarına göre bir sorun olmadığı görünüyor. Yani ülkelerine rahatlıkla dönemlerinde bir sakınca yoktur. Bunun yanında Türk Silahlı kuvvetlerinin Suriye’ye yaptığı operasyonlarla kontrol altına alınan İdlib, Crablus, El-Bab, Azez, Rasulayn, Tel Adyab gibi yerleşim yerlerine mülteciler rahatlıkla yerleşebilirler.
Son günlerin en ateşli tartışma konusu olan Afgan göçmenlerin akın akın Türkiye’ye yürüdüğü konusuna gelince; Suriyeli sığınmacılara ülke olarak tam destek verildi. Ancak Afgan mültecilere bu destek verilmiyor. Ak Parti’nin kendi tabanı dahi destek vermiyor. Çocuklar ve kadınların olmaması, tamamının genç olması, askeri kıyafetlerle gelmeleri gibi halkta çok büyük korku, panik ve tepki oluşmuş durumda(!)
Tabi birileri de tüm gündemi göçmenler üzerinde tutarak halkı bilerek kışkırtma çabası içerisindeler. Sahile Afganistan bayrağının çekilmesi, gazeteci kılıklı ajanın açıklamaları, Suriyelilerin bıçakladığı Türk genç, Suriye plakalı araçlara saldırı, Taksim Meydanı’nda kadınları takip edip cinsel içerikli videolar çekilmesi, sözlü taciz gibi yüzlerce haber ısıtılarak kamuoyunun gündemine servis ediliyor.
Ankara Altındağ’da provokatörlerin de devreye girmesiyle ülkeyi karıştırmak amaçlı Suriyeli sığınmacılara karşı linç girişimi çok tehlikeli boyutlara doğru gidiyor ve tüm ülkeye yayılırsa bunun önü alınamaz, kaos ve kargaşadan nemalanmak isteyenlerin ekmeğine yağ sürer. (ki) Altındağ’da gerçekleşen olaylarda yaşandığı iddia edilen ve sosyal medyada paylaşılan görüntülerin bazılarının o geceye ait olmadığı, başka ülkede yaşandığı ortaya çıkmasıyla provakatörlerin ne denli planlı bir şekilde sokakları karıştırmak istediklerini ortaya koyuyor. Bu nedenle öncelikle Afgan göçmenlerin sınırdan geçişleri acil bir şekilde durdurulmalıdır ve ülkemize giriş yapanlar tek tek tespit edilip ülkelerine geri gönderilmelidir. Her olumsuzluğa karşı devletinin yanında olan halkın, Afgan sığınmacılar konusunda çok tepkili olduğunu ve gerek siyasi, gerekse toplumsal sonucunun iyi olmayacağı konusunda uyarılar dikkate alınmalıdır.
Son olarak provokatif eylemlere ve tahriklere kapılmanın kimseye faydası olmayacağı gibi kaybedenin iktidar değil ülkemiz olacağı unutulmamalıdır. Provokasyonlara karşı dikkatli olunmalı, herhangi bir girişime karşı sağ duyulu davranılmalı ve bireysel veya örgütsel hareket etmek yerine kolluk kuvvetlerine haber verilmelidir.
Eğitim Sistemi Kimlere Emanet?
Biliyorsunuz MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, hafta başında sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda üniversite baraj puanının düşürülmesi gerektiğini belirtti. Bahçeli’nin paylaşımından bir gün sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’da yine sosyal medya hesabından ilave ek yerleştirmede baraj puanı TYT’de 140, AYT ve YDT’de 170 olarak uygulanacağını duyurdu.
Üniversite kontenjanlarında boşta kalan alanlar oluşmuş ve baraj puanın aşağı çekilmesi yönünde beklentiler vardı ise bugüne kadar YÖK neden bir çalışma yapmadı da MHP lideri Bahçeli’nin açıklamasını beklediğini inanın çok merak ediyorum. Barajın düşürülmesi gerekliydi ise akademisyenlerin Bahçeli’den önce gündeme alması gerekmez miydi? Yok gerekli değilse, Milli Eğitim Bakanlığı, YÖK, ÖSYM ve binlerce akademisyen varken YKS baraj puanının düşürülmesini bir siyasal parti başkanı talep ediyor ve ertesi gün YÖK çalışma başlatıp alelacele yürürlüğe koyuyorsa eğitim sisteminin ne hallerde olduğuna siz karar verin!