Cumhuriyetimizin 100. yılına yaklaşırken, Türkiye’de Hukuk Devletinin Sorunları hakkında ÇYDD Bildirgesi

374

Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Genel Merkezi ve Tüm Şubeleri

CUMHURİYETİMİZİN 97. YILI KUTLU OLSUN…

Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği olarak, Kurtuluş Savaşımızı örgütleyen ve ulusumuzu Cumhuriyetle onurlandıran kurucu iradeye sonsuz bağlıyız. Bugün yaşadığımız sorunların da kurucu irade olan Atatürk ilke ve devrimlerinden uzaklaşmaktan kaynaklandığı çok açıktır.

Katledilen değerli aydınımız Prof. Dr. Ahmet Taner KIŞLALI’nın kaleme aldığı ve derneğimizin kurumsal görüşlerini yansıtan Demokratik Toplumcu Çağrı metninde de belirtildiği üzere “Kemalizm geçmişe bekçilik etmek değil, geleceğe öncülük etmektir.”

Bu gerçekliği, Cumhuriyet Gazetesi’nde 20 Eylül 2020 tarihinde yayınlanan yazısında Değerli Toplumbilimci aydınımız Prof. Dr. Emre KONGAR şöyle ifade etmiştir;

“Günümüzdeki Atatürkçülük, ülkemizdeki temel hak ve özgürlükleri, adaleti, güvenliği ve refahı tesis etmek için Bağımsız, Özgür, Anti Emperyalist, Demokratik, Laik ve Sosyal Hukuk Devleti olan Çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’ni, barış içinde yeniden kurmak ve ilelebet korumaktır!”

Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği olarak, iki değerli aydınımızın tespitlerine de katılıyoruz. Cumhuriyetimizin bugünkü sorunlarının çözümü için acil olarak hukuk devleti ve demokratik devlet ilkelerine dönüş yapılmasının ve bu ilkelerin güçlendirilmesinin yapılacak ilk iş olduğuna inanıyoruz çünkü önceki genel başkanımız Prof. Dr. Aysel ÇELİKEL’in dediği gibi “Adalet yoksa gelecek de yok!”

Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği olarak, Cumhuriyetimizin 100. yılına yaklaşırken, her Cumhuriyet Bayramımızda ülkenin farklı alanlardaki temel sorunlarına derneğimizin efsane genel başkanı Prof. Dr. Türkan SAYLAN’ın “ÇYDD her zaman sorunun değil çözümün parçası olacaktır” öğretisi doğrultusunda çözüm önerilerimizi sunacak ve kamuoyuyla paylaşacağız. Yukarıda da değindiğimiz gerekçelerle önceliğimiz hukuk ve demokrasidir…

Modern devletin üç temel erkinden biri olan yargı erki en belirleyici ve önemli olanıdır. Yargı erkinin etkin ve işlevsel çalışabilmesi için yasama ve yürütme erklerinin hukuk devleti ilkesine bağlı olarak hareket etmesi gereklidir.

Hukuk Devleti neyi ifade eder?

Hukuk devleti devletin işlem ve eylemlerinin yasalarla sınırlandırıldığı ve denetime tabi tutulduğu, insan haklarına ve hukukun üstünlüğüne dayalı devlet modelini ifade eder.

Anayasamızın değiştirilmesi teklif dahi edilemez ikinci maddesi ile devletimizin nitelikleri arasında sayılan “hukuk devleti ilkesi” günümüzde çok büyük yaralar almış ve bunun sonucunda toplumda yargıya duyulan güven, tarihin en düşük seviyelerine inmiştir.

Bugün ülkemizde, hukuk devleti ilkesinin ivedi olarak kurum ve kuruluşları ile güçlü şekilde onarılması, sağlamlaştırılması ve her türlü etkiye karşı korumaya alınması gerekmektedir.

Bu büyük sorunun çözümü için yargı bağımsızlığının, hukuk ve demokrasinin önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır. Bunun sağlanabilmesi için aşağıda yer verdiğimiz çözüm önerilerimizin gelinen noktada dikkate alınmasını en başta yasama ve yürütme erklerinden tarihsel yurtsever sorumluluğumuz gereği talep ediyoruz.

  1. Öncelikle, bin yılı aşan devlet geleneğimize aykırı olan ve çağdaş demokratik düzende yeri olmayan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminden vazgeçilmeli, toplumsal muhalefeti de gözetir şekilde çoğulcu parlamenter sisteme geçilmelidir.
  2. Siyasi Partiler Kanunu değiştirilmeli ve partilerin milletvekili, belediye başkanı, belediye meclis üyeleri mutlaka önseçimle belirlenmeli; siyasal yaşam güçlü siyasal liderlik yerine güçlü parti tabanları odaklı hale getirilmelidir.
  3. Hakimlik ve savcılık sınavları ile mülakatları açık ve şeffaf hale getirilmeli, Atatürk ilke ve devrimlerine ve de devletin temel niteliklerine bağlı olmak kaydıyla farklı politik görüşlerden kişilerin, yetkinlik ve liyakate uygun olarak yargıç ve savcı olabilmesi sağlanmalıdır.
  4. Hakimlik ve savcılığa kabulde parti ve cemaat üyeliği asla bir ölçüt olarak kabul edilmemelidir. Yakın geçmişimizde yaşadığımız FETÖ darbe girişimi sonucunda toplam yargıç ve savcı sayısının üçte birinin bu terör örgütünün mensuplarından oluştuğu ve de bu mensupların yaşattığı yıkım ve acılar asla unutulmamalıdır.
  • Hakim ve Savcılar Kurulu (HSK), siyasal iktidarın etkisinden tümüyle arındırılmalıdır. Adalet Bakanı kurul toplantılarına katılabilmeli, görüş belirtebilmeli ancak oy hakkına sahip olmamalıdır. Kurul üyelerinin yarısı yargıç ve savcılar tarafından seçilmeli, kalan yarısı da meclisin nitelikli çoğunluğunun oyu ile atanmalıdır.
  • Yargıçlık ve savcılık güvencesi güçlendirilmeli ve istisnasız uygulanmalıdır.
  • Yüksek yargı organları her tür politik etki ve söylemden uzaklaştırılmalıdır.
  • Anayasa Mahkemesi kararları Anayasal bağlayıcılığı gereği istisnasız şekilde uygulanmalıdır.
  • Savunma makamı olan baroların ve avukatların toplumsal konumu güçlendirilmeli, yetkileri arttırılmalıdır. Çoklu baro uygulamasından ise ivedilikle dönülmelidir.
  • HSK’nın ve yüksek yargı organlarının belirli sayıda üyeleri Türkiye Barolar Birliği Genel Kurulu tarafından seçilmelidir.
  • Hukuka hizmet eden bir diğer konu da hukuk eğitimidir, hukuk fakülteleri çağın gereklerine göre esaslı şekilde revize edilmelidir.

Bu önerilerimizin dikkate alınmaması durumunda Cumhuriyetimizin 100. yılına yaklaşırken yaşadığımız sorunları çözüme ulaştırmamız ne yazık ki mümkün değildir.

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak bizler, zamanında bir değirmencinin Prusya Kralı II. Friedrich’e verdiği, hukuk literatürüne geçen; hukukun üstünlüğünü ve de hukuk güvenliği ilkesini içerisinde barındıran o ünlü cevabını dile getirecek gücü, inancı kendimizde asla bulamayabiliriz. O değirmenci, şöyle demişti: “Berlin’de hakimler var!”. Bizler de vatandaş olarak hukukun üstünlüğünü koruyan, halka hukukun güvencesini hissettiren hakimlerin, savcıların ve de avukatların varlığıyla haklarımızın teminat altında olduğunu görmek, bilmek istiyoruz. “Türkiye’de hakimler var!” diyebilmek istiyoruz.

Cumhuriyetimizin hukuk devleti ilkesi herkesin ve her şeyin güvencesidir.

ÇYDD olarak, tüzüğümüz gereği siyasal partiler üstü olarak ve kamu yararına çalışıyoruz. Amacımız; siyasal partiler arası ve siyasal partiler içindeki grupların çekişmelerinin içinde olmaksızın, kişilerin ve grupların değil; kamunun yararına çalışmaktır. Bu doğrultuda Cumhuriyetimizin 97. yılında, ulusumuzun geleceğini düşünerek yaptığımız değerlendirmelerimizi kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.

Cumhuriyetimiz sonsuza kadar yaşasın !